İnşaat Sözleşmelerinin Gelişiminde
Etkisi Olan Yüksek Mahkeme Kararları
Bailii, Birleşik Kırallık ve AB yasalarını, yüksek mahkeme karar tutanaklarını ve yasa komisyonu kararlarını barındıran önemli bir enstitü ve web sitesidir. Öğretim üyesi ve öğrencilerin yasal kaynak arayışında başvurdukları en büyük veri tabanına sahiptir. Veri tabanında asırlar öncesinden gelen duruşma tutanakları bulunur. Kullanım ücreti yoktur. Site son derece kullanıcı dostu olarak tasarlandığı için aradığınız bilgiyi bulmak çok kolaydır. Bu sitede sunulan makalelerle ilgili mihenk taşı niteliğindeki bazı hükümler kısmen bu sayfaya indirilmiştir. Mavi Panelde aradığınız yüksek mahkeme kararını tıklayınız.
Bacal v Northampton | İşverenin Hatalı Zemin Etüdü
Konu
İngiliz ortak hukukunda meşhur Halbury İngiliz Yasalarına (2008) [1] göre idarenin yükleniciye saha veya zeminle ilgili hiçbir bilgi ve proje vermek gibi bir vazifesi yoktur. İdare, sahanın yapılacak inşaat için gerekli şartları sağladığını garanti etmez. İdare verdiği projenin yapılabilir olduğunu da garanti etmez. Yüklenici inşaat işini bilen ve inşaatı kendi imkanlarıyla bitirip iş sahibine teslim etme sorumluluğu taşıyan taraftır. Fakat, inşaat sahibinin çeşitli nedenlerle doğruluğunu garanti etmeden saha ve zemin durumunu açıklayıcı bilgiler vermesi de mümkündür. Yüklenici bu bilgileri sağlamak, yorumlamak, doğruluğundan emin olduktan sonra teklif hazırlamak ve projede kullanmakla yükümlüdür.
Ortak hukuk ve inşaat sektöründe geleneksel İngiliz anlayışı 1913 yılında görülen Heilbut, Symons & Co v Buckleton [1913] AC 30 davası hükmünde berrakça yansıtılmaktadır. Lordlar Kamarası tarafından yanlış beyan ve sözleşme şartları hakkında görülen bu davada hileli olmayan (masum veya ihmalkar) bir yanlış beyanın tazminat hakkı yaratmadığına karar verildi. Kararı kısaca özetlersek; hileli beyan olmadığı ispat edilebilen, herhangi bir bilgi sözleşmede işveren tarafından doğruluğu garanti edilmeden verilebilirdi. Bu hüküm, İngiliz hukukunda ihmalkar yanlış beyan için tazminat hakkının getirildiği Hedley Byrne v Heller (1964)'den önce yürürlükte olan ve bugün yanlış olduğu kabul edilen iptal olmuş bir yasadır.
Ortak hukuk adına istisnai bir durum ise İşverenin verdiği bilgilerin doğruluğunu kendi garanti etmesidir (Örneğin zaman kazanmak için fast-track inşaat kontratlarında görülmektedir). Bacal v Northampton (1975) bu durumun güzel bir örneğidir. Tali Garanti Anlaşmasının kuruluşu için bu bölümün sonundaki tanımlara ve Collateral Contract - Tali Garanti Anlaşması’na bakınız. İşverenin verdiği bilgilerin doğruluğunu beyan etmesi, garanti etmesi ya da kontrat görüşmeleri sırasında bağlayıcı vaade taraflarda niyetin doğması ile kurulabilen bu ilişki Bacal v Northampton’da duruşma yargıcının adım adım gösterdiği şekilde(Bakınız : [3] Chern, Cyrill, “The law of construction disputes” (2010) Edited By Informa Law, sa.118), bir yükleniciye bilgi verildiğinde ve sözleşme belgeleri de bu bilgiye güvenebileceğini gösteriyorsa, sözleşmede bilgilerin doğruluğunun teyit edildiği ima edilmiş bir garanti maddesi ile de kurulur. Bilgilerin yanlış olduğu ortaya çıkarsa, Yüklenici tazminat talebinde bulunabilir.
1964 yılında onaylanan Hadley Byrne (Hadley Byrne v Heller (1964)) davasında sözleşmede tarafların sundukları ürün/hizmet hakkında bilgi verirken karşı tarafa olan özen borçlarının belirlenmesinden ve 1967 yılında yürürlüğe giren Misrepresentation Act 1967 - Yanlış Beyan Yasası 1967 / MA 1967" yasasından beri ortak hukuk pozisyonu tamamen değişmiştir. Bugün yanlış beyandan kaynaklanan uyuşmazlıklarda tarafların haklarını arayabileceği üç yasal yol vardır:
- Tali Garantinin (collateral warranty) ihlali için bakınız Howard v Ogden (1977) (Bacal v Northampton benzeri ima edilmiş bir garanti maddesi’de bu şıkka dahildir).
- MA 1967 md.2(1)e göre görevin ihlal edilmesi,
- Hadley Byrne yasasına göre tarafların özen borcunun ihlali: İngiliz Yargıç Lord Denning'in sözleriyle "Görev dürüstlükten ibarettir ve görüş, bilgi veya tavsiye dikkatle düşünülmeden verildiği takdirde ve alıcının bunları kontrol etmek için ek çalışmalar yapmasının mantıklı olmayacağı durumlarda bu dürüstlükten bahsedilemez".
Sadece iki tarafı ilgilendiren bir ana sözleşmenin yanısıra çalışan bir tali garanti (anlaşması), bu taraflardan birine ek bir dava nedeni sağlar, ancak üçüncü bir tarafın sözleşmeye dahil edilmesini gerektirmez. Tali garantiler (collateral warranty), aşağıdaki durumlarda kurulur: satıcı, sunduğu ürün/hizmetin belirli niteliklere sahip olduğunu alıcıya garanti eder. Açık bir garantinin var olması için 1) ürün/hizmet ile ilgili bir açıklama yapılması gerekir. Alıcı bu ürün/hizmeti almalı ve 2) beyan, alıcının ürünü/hizmeti satın alma kararında rol oynamalıdır. Satın aldıktan sonra alıcı, verilen beyanın yanlış olduğunu düşünürse ürün/hizmet, alıcı açık garantinin ihlali için başvurabilir.
Bacal Construction (Midlands) vs The Northampton Development Corporation (1975) tali garantinin kurulmasına örnek olan önemli bir davadır. Bu uyuşmazlıkta Yüklenici, işverenin talimatı ile fakat, açık ve direk bir sözleşme şartı olmasa da çeşitli sözleşme şartlarının yorumlanması ile anlaşılmaktadır ki sağlanan bilgilere güvenerek temellerin tasarımına ve inşaatına yönlendirilmiştir. Temyiz Mahkemesi davacı Bacal'ın böyle bir tazminat talebini desteklemektedir.
Sonuç olarak, ortak hukukta, işverenin, proje veya herhangi bir bilgi verme ve eğer vermeyi seçerse doğruluğunu garanti etme vazifesi yoktur şeklinde ifadeler 1964 den beri geçersizdir.
Sözleşme ve İnşaat Projesi
Bacal Construction (Midlands) Ltd – v – Northampton Development Corporation (1975) 8 B.L.R. 88, davası altı adet konut bloğu inşaatının destek binaları ile birlikte Northampton Geliştirme Şirketi tarafından ihale edilmesi ve yapımı ile ilgilidir. İnşaat süresi sadece 65 hafta olan bu çok kısa kontrat fast-track inşaata uygun olarak tasarlanmıştı. Normal olarak ortak hukukta İşverenin zemin etüdü verme mecburiyeti yokken ve verse bile tahminden öteye gitmeyen bu bilgilerin yüklenici tarafından doğrulanıp, yorumlanması ve güvenerek teklifine baz edilmesi beklenirken İşveren zemin etüdü yaptırmış ve teklifçilerden bu bilgileri kullanarak bazı for construction projelerin yanısıra konut bloklarının temel uygulama projelerinin de hazırlanmasını, teklifle birlikte sunulmasını istedi. Sondaj loglarına göre zemin kil ve kum tabakalarından oluşuyordu (Kuyu bilgileri doğru olsaydı tasarımların tatmin edici olacağı belirtilmelidir). Bu noktada, artık ortak hukuk geleneksel hükmünün uygulanamayacağı, İdarenin zemin etüdünün sorumluluğunu üstüne aldığı ve sözleşmenin imzalanması ile temel projelerini de onayladığı ve inşaatın önünü fast-track için açtığı görülüyor. Yani zemin etütlerinin ve projenin arkasında idarenin garantisi olduğu ortadadır. Elimizde davanın orijinal metni olmadığı için emin olamıyoruz fakat önde gelen hukuki referansların bir kısmına göre teklifçilerin zemin etüdü hakkında sorularına İdarenin maliyet mühendisi onay aldıktan sonra zemin sağlamdır diye garanti vermiş; diğer bazı hukuki referanslara göre ise Maliyet Mühendisinden gelen resmi yazıda, müteahhit tarafından tasarlanacak ve fiyatlandırılacak altı temel bloğu ile ilgili olarak “teklife davet dosyasında” verilen zemin etüdünün kullanılması gerektiği belirtilmişti. (HT. Hüküm için bu cins sözlü ya da yazılı talimatlara ihtiyaç olduğunu düşünmüyorum çünkü İdarenin teklif aşamasında kendi zemin etüdü verilerine dayanarak temel uygulama projesi yaptırması ve sözleşme evraklarına dahil etmesi bilgilerin garanti edildiğine dair en güçlü kanıttır)
Analiz
İnşaatın başlamasıyla zeminde yumuşak bölgelerin olduğu ve projenin revize edilmesi gereksinimi ortaya çıktı. Bacal İdarenin garanti ettiği zemin verilerinin hatalı olduğu gerekçesiyle tazminat ve süre uzatımı talebinde bulundu. İdare bu talebi öyle bir garantisi olmadığı iddiasıyla geri çevirdi. Soru "yüklenici açık şartlar (sözleşme) ve kapalı şartlar(ortak hukuk ve diğer yasalar)dolayısıyla maruz kaldığı extra masraf ve süre yüzünden tazminat hakkı kazanacak mı?" idi. Sözleşmede bu durumda uygulacak açık şartların olmadığı Hakimin uzun analizi sonucu anlaşılıyor. Ortak hukukta (kapalı şartlar) işverenin pozisyonu “Düşünceme göre verdiğim bilgiler doğrudur – ama yüklenicinin bunu sağlaması gerekir” olması gerekirken bu davada onun pozisyonu “Yüklenici zemin etüdünü sözleşme kapsamı işlerde kullanmalıdır” idi. İkinci durumda zemin bilgileri doğruluğunun İdare tarafından garanti edilmiş olduğu kabul edilmelidir.
Normalde, ihale davetinin bir parçasını oluşturan belgelerin doğruluğu veya hatta işlerin tasarlandığı şekilde inşa edilmesinin fizibilitesi konusunda işveren tarafından açık bir garanti yoktur. Bununla birlikte, davanın gerçekleri, bir işverenin işleri belirli bir hipoteze göre tasarlama talimatının, bu tür bir hipotezin gerçek zemin koşullarıyla uyumlu olduğuna dair bir garanti teşkil ettiğini gösterebilir (bakınız : [2] Marsh, Peter; “Contracting for engineering and construction projects” (2000) 5th Edition, Gower Publishing Company, sa.26) Yukarıdaki analiz ile bu davada bu Marsh'ın genel ifadesinin ne kadar geçerli olduğunu örneklemiş olduk.
İhaleye Davet yazısında veya sözleşme dokümanlarında zemin bilgilerinin yer alması bunların doğruluğunun işveren tarafından garanti edildiğini göstermez. İşverenin müteahhide (bu bilgileri kullanarak) tasarım yapması talimatını verdiği durumlarda ise bilgiler doğrudur şeklinde işveren tarafından ima edilmiş (zımni) bir garantinin olduğu kabul edilir. Sözleşmede öngörülemeyen zemin koşullarına ilişkin açıklama olmayan durumlarda, yine de diğer sözleşme belgeleri, İdarenin yaptırdığı zemin etüdünün gerçek zemin koşullarını doğru yansıttığı garantisinin İdare tarafından verildiğini gösterirse bu garanti sözleşmenin ima edilmiş bir şartı olur (Bakınız : [3] sa.118). Bu davada da sözleşmenin yürürlüğe girmesinden sonra zemin etüdünün yüklenici tarafından doğrulanıp yorumlanması ve temel uygulama projesinde kullanılması gerekirken fast track inşaat yüzünden temel uygulama projelerinin, işverenin hazırlattığı zemin etüdü verileri kullanılarak, sözleşmeden sonra hemen uygulanmak üzere hazırlandığı, teklifle birlikle sunulup sözleşmenin imzalanması ile sözleşme evrağı haline geldiği görülüyor. Böyle bir sözleşme maddesi ancak zemin etüdünü İdarenin tasdik etmesi ile mümkün olabilir.
Karar
Bacal, Northampton tarafından ima edilmiş bir şartın veya garantinin ihlal edildiğini iddia etti ve tazminat talep etti. Mahkeme, Bacal'ın iddia ettiği gibi, ihlal nedeniyle onlara tazminat hakkı veren bir açık şart veya garanti olduğunu kabul ederek tutumunu belirledi ve şunları söyledi:
“Bacal, önerdikleri gibi sözleşmede böyle bir şart veya garantiyi ima etmek için güçlü ticari nedenler olduğunu belirtti. İlk olarak, herhangi bir bina için temelleri tasarlamadan önce, zemin koşullarının doğasını bilmek esastır.(HT: Bu yüzden, teklifçilere temel uygulama projelerini yapıp teslim etme talimatı işverenin verdiği bilgilerin doğruluğunu garanti ettiğini gösterir.)… Kontratta öngörülemeyen durumla ilgili herhangi bir çözüm önerisi olmadığını idarenin keşif artışı da yapmadığını... bu şartlar altında Northampton Geliştirme Şirketini doğruluğu garanti edilen bilgilerin yanlış çıkmasından dolayı ima edilmiş bir garanti maddesi’nin bozulması nedeniyle tazminat ödemekle ve süre artışı vermekle yükümlüdür”.